Türkiye, son yıllarda savunma sanayisinde attığı büyük adımlarla dünya çapında dikkatleri üzerine çekiyor. Yerli ve milli üretim kapasitesini arttırarak kendi savunma ihtiyaçlarını karşılamanın ötesine geçen Türkiye, ihracat odaklı projeleriyle uluslararası pazarda önemli bir oyuncu haline geldi. Gelişmiş teknolojilere dayalı insansız hava araçlarından (İHA ve SİHA) zırhlı kara araçlarına, deniz platformlarından roket ve füzelere kadar geniş bir yelpazede ürünler geliştiren Türk savunma sanayisi, çeşitli ülkelerin orduları tarafından tercih edilmeye başlandı.
Son on yılda Türkiye, savunma sanayisinde bağımsızlığını arttırmak adına önemli yatırımlar yaptı. Özellikle ASELSAN, TUSAŞ, ROKETSAN, HAVELSAN ve BAYKAR gibi şirketlerin başarıları, yerli ve milli ürünlerin uluslararası arenada rekabet edebilir hale gelmesini sağladı. Bu başarılar, Türkiye'yi savunma sanayisinde bölgesel bir güç haline getirirken, çeşitli ülkelerin ilgisini de çekti.
Türk savunma sanayisinin en dikkat çekici alanlarından biri insansız hava araçları oldu. Bayraktar TB2 ve AKINCI gibi SİHA'lar, sınır ötesi operasyonlarda etkinliğini kanıtladı ve birçok ülke tarafından tedarik edilmek istendi. Bayraktar TB2, Ukrayna, Azerbaycan, Polonya, Katar ve birçok Afrika ülkesi tarafından kullanılıyor. Bu araçlar, askeri operasyonlarda düşük maliyetle yüksek verimlilik sağlaması sebebiyle tercih ediliyor.
Otokar, FNSS ve BMC gibi firmaların üretimi olan zırhlı kara araçları da büyük ilgi görüyor. Tulpar, Kirpi ve Altay tankı gibi platformlar, farklı coğrafyalarda test edilerek kendini kanıtlamış durumda. Bu ürünler, çeşitli NATO ve diğer uluslararası ortaklıklar kapsamında şimdiye kadar çok sayıda sipariş aldı.
MİLGEM projesi kapsamında geliştirilen fırkateynler ve diğer deniz platformları, donanma gücünü arttırıyor. TCG Anadolu gemisi gibi amfibi çıkarma gemileri, Türkiye’yi denizcilik alanında da öncü bir konuma getiriyor. Aynı zamanda bu gemiler, uluslararası pazar için cazip birer alternatif olarak öne çıkıyor.
ROKETSAN tarafından geliştirilen SOM füzesi ve TRLG-230 gibi kara ve hava destekli füzeler, uluslararası alanda önemli ilgi görüyor. Türk ordusunun sahada etkin bir şekilde kullandığı bu sistemler, çeşitli ülkeler tarafından inceleniyor ve sipariş ediliyor.
Türk savunma sanayisine olan ilginin artmasında çeşitli faktörler etkili oldu:
Maliyet ve Verimlilik: Türkiye'nin sunduğu ürünler, Batı menşeili alternatiflere kıyasla daha uygun fiyatlı ve operasyonel olarak daha esnek.
Saha Deneyimi: Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından aktif olarak kullanılan ürünler, gerçek savaş koşullarında kendini kanıtlamış durumda.
Teknolojik Yenilikler: Yapay zeka destekli çözümler, otonom sistemler ve modern harp teknolojileri, Türkiye'nin ürünlerini rakiplerinden ayırıyor.
Stratejik Ortaklıklar: Türkiye, dost ve müttefik ülkelerle ortak projeler geliştirerek savunma sanayisinde yeni pazarlar oluşturuyor.
Türkiye, savunma sanayisinde bağımsızlığını daha da arttırmayı ve ihracat kapasitesini yükselterek dünyanın lider savunma üreticileri arasına girmeyi hedefliyor. 2023 yılında 4.4 milyar dolarlık savunma ihracatına ulaşan Türkiye, 2025 yılında bu rakamı 10 milyar dolar seviyesine çıkarmayı amaçlıyor.
Yeni nesil insansız sistemler, milli muharip uçak KAAN, lazer ve hipersonik silah teknolojileri gibi projelerle savunma alanında devrim niteliğinde adımlar atılması planlanıyor. Bu gelişmeler, Türkiye'nin savunma sanayisinde dünya çapında çok daha önemli bir konuma gelmesini sağlayacak.
Türk savunma sanayisi, teknolojik yenilikleri ve rekabetçi fiyatlarıyla dünya ordularının radarına girmiş durumda. Yerli ve milli ürünler, uluslararası piyasada her geçen gün daha fazla talep görürken, Türkiye'nin savunma sanayisindeki geleceği oldukça parlak gözüküyor. Önümüzdeki yıllarda yeni projeler ve yatırımlarla bu başarının daha da ileriye taşınması bekleniyor.