Erzincan, 5 milyon yıllık jeolojik tarihinin bir parçası olarak, 20 Ekim 2023 tarihinde meydana gelen 6.8 büyüklüğündeki depremin etkileriyle sarsıldı. Bu olay, hem bölge halkını hem de ülke genelindeki uzmanları derinden endişelendirdi. Ülkemizin önde gelen sismologlarından Naci Görür, yaşanan deprem sonrası yaptığı açıklamalar ile dikkatleri üzerinde topladı. Görür, depremin oluşma nedenleri, etkileri ve gelecekteki olası riskler hakkında bilgilendirmelerde bulundu.
Naci Görür, Erzincan depremine dair yaptığı açıklamada, bölgenin özellikle aktif fay hatları üzerine kurulu olduğunu belirtti. “Erzincan, tarihsel olarak birçok büyük depreme sahne olmuş bir bölge. Bu nedenle buradaki depremler yalnızca devasa doğal olaylar değil, aynı zamanda bölgenin jeolojik yapısının bir sonucudur," diyerek, bölgedeki fay hatlarının neden zaman zaman hareketlendiğini açıkladı. Görür’ün ifadelerine göre, Erzincan çevresindeki fayların durumu, olası sarsıntıların büyüklüğünü doğrudan etkiliyor.
Daha önceki yıllarda da gerçekleşen depremlerle karşılaştırıldığında, bu olayın büyüklüğü dikkat çekici. 1992 yılında yaşanan 6.8 büyüklüğündeki depremin ardından, Erzincan'da binaların dayanıklılığı artırma adına çeşitli önlemler alındığını hatırlatan Görür, bu önlemlere rağmen birçok yapının zarar gördüğünü belirtti. “Kentsel dönüşüm projeleri hayata geçirilmeli, mevcut yapıların sağlamlığı gözden geçirilmeli; aksi takdirde, böyle bir olay tekrar yaşandığında sonuçlar daha ağır olabilir,” uyarısında bulundu.
Ülkemizde meydana gelen depremler sonrasında, özellikle İstanbul gibi büyük şehirlerde sismik riskin artabileceği konusunda da bilgiler veren Naci Görür, “İstanbul, her an bir deprem ile karşılaşma riski taşıyan bir şehir. Buradaki binaların ve altyapının sağlamlığı, gelecekte yaşanacak olası bir depremde büyük önem arz ediyor,” şeklinde konuştu. Görür, binaların depreme dayanıklı hale getirilmesi ve toplumsal farkındalığın artırılması gerektiğinin altını çizdi.
Ayrıca, deprem sonrası kriz yönetimi ve acil durum prosedürlerinin de gözden geçirilmesi gerektiğine vurgu yapan Görür, mevcut sistemlerin eksiklerini de eleştirdi. “Deprem sonrasında hızlı müdahale sistemleri ve toplumsal dayanışmanın önemi bir kez daha ortaya çıktı. Bu tür olaylar, yalnızca bireysel değil, toplumsal bir yaklaşım gerektiriyor,” dedi. Naci Görür, halkın deprem eğitimi konusundaki farkındalığının artırılması ve eğitim programlarının yaygınlaştırılmasının da hayati önem taşıdığını ifade etti.
Tüm bu açıklamaların ardından, Erzincan’daki deprem felaketinin, Türkiye’nin sismik risklere karşı daha hazırlıklı hale gelmesi için bir uyarı niteliğinde olduğunun altı çiziliyor. Naci Görür, uzman görüşleri ve bilimsel verilerin doğrultusunda, deprem öncesi hazırlıkların artırılmasının önemine dikkat çekerek, "Halkın bilgilendirilmesi, sağlık ve güvenlik açısından kritik bir noktadır," diyerek sözlerine son verdi.
Öte yandan, Türkiye genelinde devam eden sismik aktiviteler hakkında da bilgi veren Görür, yerel yönetimlerin bu konudaki çalışmalarını ve önlem aldıklarını ancak bunun yetersiz olduğunu vurguladı. “Hengi bir deprem bölgesinde yaşarsanız yaşayın, her an hazırlıklı olmalısınız,” diyerek, toplumun her kesiminin bu tehditlere karşı bilgi sahibi olması gerektiğine işaret etti.
Sonuç olarak, Erzincan depremi, sismik risklerin artırılabileceği bir hatırlatma görevi görmekte. Naci Görür'ün açıklamalarının, yalnızca yerel değil, ulusal düzeyde bir farkındalık yaratmasını umuyoruz. Deprem gerçeği, hem bireysel hem de toplumsal sorumluluk gerektiren bir olgudur; bu nedenle herkesin gereken önlemleri alması ve bilgi edinmesi hayatî öneme sahiptir.